Kategori : Genel, Güncel, Siyaset - Etiketler : - Tarih : 07 Ocak 2015
ANKARA (06 Ocak) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Dört eski bakan üzerinden kurgulanmak istenen süreç, 17-25 Aralık darbe girişimini yaşatmaya yönelik umutsuz bir süreçtir.” değerlendirmesi yaptı.
Ankara’da düzenlenen ve Türkiye’nin büyükelçilerini bir araya getiren 7. Büyükelçiler Konferansı’na katılan büyükelçilere Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda öğle yemeği veren Erdoğan yaptığı konuşmada, aday olduğu andan itibaren farklı bir cumhurbaşkanı olacağını, ülkenin ve milletin her meselesiyle daha aktif ve yakından ilgileneceğini söylediğini anımsattı. Erdoğan, dış politikanın bu önemli alanların başında geldiğini, görevi devralmasının ardından yurtdışında çok sayıda temasları olduğunu, Türkiye’de de çok sayıda devlet ve hükümet başkanlarını ağırladıklarını anlattı. Erdoğan, 2015’in temasları anlamında yoğunluk kazanacak bir yıl olacağını da vurguladı.
Konferansın, Ankara ve Çanakkale’de yapılmasının son derece isabetli olduğuna vurgu yapan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Gerek içinden geçtiğimiz hadiseler açısından, gerek 100. yıl dönümlerini idrak ettiğimiz olaylar açısından Ankara ve Çanakkale şehirlerinin seçilmiş olması önemli manalar ihtiva ediyor. Geçtiğimiz Temmuz ayından itibaren, coğrafyamızı köklü şekilde değiştiren ve şekillendiren Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yıl dönümünü idrak etmeye başladık.
Birinci Dünya Savaşı’nda yaşanan önemli hadiseler kapsamında ilk olarak, önceki gün, Sarıkamış Harekâtı’nı ve orada verdiğimiz şehitlerimizi yad ettik. Yaklaşık 30 bin insanın iştirak ettiği, genciyle yaşlısıyla, bu törenler gerçekten çok anlamlıydı. Sırada Çanakkale Zaferimizin 100. yıl dönümü var. İnşallah bu yıl sadece mart ayında değil, bugünden başlayarak, yılsonuna kadar çeşitli etkinliklerle Çanakkale Zaferimizi bütün boyutlarıyla hatırlayacak ve hatırlatacağız. Nisan ayında son derece önemli bir zaferimizi, Kut’ül Amere Zaferimizi de şanına yaraşır şekilde yad edeceğiz.”
1915 OLAYLARININ DA YIL DÖNÜMÜ
Erdoğan, 2015’in 1915 Olayları’nın da yüzüncü yılı olduğunu anımsatarak, bunun da belli çevrelerce yoğun şekilde gündeme taşınacağının idraki içinde olduklarını vurguladı. 2015 yılının sadece yıl dönümü etkinlikleriyle değil, belli hadiselerin daha iyi tartışılması ve anlaşılması için de bir fırsat oluşturduğunu belirten Erdoğan, “Ülkemizin dışarıya açık tüm pencereleriyle, yeryüzüne dağılmış tüm iman gücümüzle araçlarımızla gerçeklerin anlaşılması, tarihin doğru okunması için bu yıl ve sonrasında azami gayret içinde olacağız.” diye konuştu.
MUZAFFER BİR MİLLETİZ
Birinci Dünya Savaşı’ndan Osmanlı Devleti’nin yenilerek, toprak kaybederek çıktığını, Türkiye Cumhuriyeti’nin ise savaşın ardından yapılan İstiklal mücadelesiyle büyük bir zafer üzerine inşa edildiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
“Biz asla yenilmiş millet değiliz, muzaffer bir milletiz. 77 milyonun her bir ferdinin bu duyguya, özgüvene, bu bilince sahip olması son derece önemlidir. Özellikle bizim yeryüzündeki temsilcilerimiz olan büyükelçilerimizin böyle bir duyguyla, özgüvenle hareket etmeleri gerekmektedir. Sizler tarihiyle büyük, kültürüyle, medeniyetiyle büyük, özellikle de İstiklal mücadelesi ve o mücadelenin ardından kazandığı zaferiyle büyük bir devletin elçilerisiniz. Bizim hiçbirimizin üzerinde Mondros Anlaşması’nın, Sevr Anlaşması’nın izi, gölgesi, baskısı olamaz:”
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN YIRTIP ATTIĞI
Mondros Anlaşması’nın Osmanlı Devleti’nin yaptığı, Sevr’in ise yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin yırtıp attığı bir anlaşma olduğunun altını çizen Erdoğan, şöyle dedi:
“Osmanlı Devleti’nin yenilmiş olmasını tam yüz yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün fertleri, kurumları üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmak isteyenler oldu. Bizim özgüvenimizi kırmak istediler, ‘Siz yapamazsınız, siz başaramazsınız’ dediler, size ‘İstikameti, sınırları biz çizeriz, sizin gündeminizi de biz belirleriz’ dediler.
Ne yazık ki içeride o manda ve himaye özlemini kalplerinden atamayanlar, yenilmişlik duygusu içerisinde olanlar, ona esir olanlar, bu verilen role harfiyen uydular. Maalesef milleti de arkalarından taşımak istediler.
Allah’a hamdolsun bu aziz millet Türkiye ve kendisine biçilen role mahkûm olmadı, çizilen rota ve istikametin esiri olmadı. Şu anda gerçekleştirdiğimiz reformlarımızla, büyüyen ekonomimizle, aktif, cesur dış politikamızla biz işte Türkiye’ye ve millete biçilen bu yüz yıllık darbe adımlarını, solunumunu, bu dar elbiseyi yırtıyor, bize takılı zincirlerden, prangalardan bir bir kurtuluyoruz.”
İÇERDEKİ VE DIŞARDAKİ MAŞALAR
Erdoğan, son dönemde başa gelen hadiselerin hiçbirinin tesadüfi olmadığına işaret ederek şöyle devam etti:
“Son dönemde yaşadığımız badirelerin hiçbiri Türkiye’nin kendi için dinamikleriyle ortaya çıkmış hadiseler değildir. Bölücü terör, Gezi olayları, 17 – 25 Aralık darbe girişimi, diğer bazı teşebbüsler Türkiye’ye istikamet çizmek amacıyla kurgulanmış gerek dışarıdan gerek içerideki maşalar tarafından sergilenmiş olaylardır.
Bunun sizler gayet iyi farkındasınız. Peki, bizler bunun karşısında ne yapıyoruz veya ne yapacağız, asıl olan bu. Bütün bu hadiselerdeki yegâne amaç o eski Türkiye’yi, o kontrol altındaki, bağımlı, ezik, özgüveni eksik, gündemi belirlenebilir Türkiye’yi geri getirmektir. Ekonomisi bir türlü şahlanamayan, demokrasisi bir türlü gelişemeyen, sorunlarını bir türlü çözemeyen, yani kısır bir döngü içinde, fasit daire içinde enerjisini sürekli yitiren eski Türkiye’yi diriltmek için bütün bu oyunlar kurgulanmış ve sahnelenmiştir.”
YOLSUZLUK İFTİRASI ÜZERİNE KURGU
Erdoğan, yolsuzluk iftirası üzerine kurgulandığını belirttiği 17 – 25 Aralık darbe girişiminin Türkiye’ye maliyetinin 120 milyar dolar olduğuna işaretle şöyle konuştu:
“Eğer başarılı olsaydılar, azmettikleri gibi başbakanı, ‘dönemin başbakanı’ yapabilselerdi, inanın bu maliyet kat kat fazla olacaktı. Çünkü o zaman arzuladıkları, özledikleri eski Türkiye’yi inşa etmiş, o eski faiz yükünü, enflasyon yükünü, daralan ekonominin, küçülen ihracatın yükünü yeniden Türkiye’ye, yeniden millete yüklemiş olacaklardı. Eskiden olduğu gibi Türkiye faiz lobilerinin, kan lobilerinin, savaş lobilerinin servetlerine servet kattıkları bir ülke olacaktı.”
DARBE GİRİŞİMLİ UMUTSUZ SÜREÇ
17 – 25 Aralık darbe girişiminde başarısız olanların ümitsizlik içinde yeni birtakım operasyonları devreye almak için uğraştıklarını belirten Erdoğan, 4 eski bakan üzerinden kurgulanmak istenen sürecin de 17 – 25 Aralık darbe girişimini yaşatmaya yönelik tamamen umutsuz bir süreç olduğunu vurguladı. Erdoğan şöyle devam etti:
“Orada başaramadılar, acaba burada başarabilir miyiz? O zaman başbakanım ve başbakan olarak eski Türkiye özlemi içerisinde olanlar, ‘İlla bununla ilgili bir soruşturma komisyonu kuralım’ dedikleri zaman, arkadaşlarımızla oturduk, istişare ettik, ‘kuralım’ dedik. Bizim bundan kaçınacak bir yanımız yok. Kurduk, kurduktan sonra Komisyon çalıştı, nihayet dün Komisyon kararını verdi. Bütün bu çalışmalar sonrasında bilirkişi raporları, vesaire bunlar alınarak karar verdi. Komisyonun… Bu adeta ara karar, bundan sonraki süreç tabii ki Parlamento, Genel Kurul, nihai kararı orası verecek. Dert bu mu? Dert başka. Acaba buradan biz ne elde edebiliriz, bunun gayreti içindeler. Ben inanıyorum ki bu parlamento şu anda özellikle Soruşturma Komisyonunun almış olduğu, üzerinde çalışılmış bu karar neticesinde, nihai kararını en ideal, en adil şekilde verecektir ve Türkiye bu tür oyalama süreçleri içerisinde üzerinde spekülasyonların yapılacağı bir ülke olmayacaktır, olmadığını da bu Parlamento gösterecektir.
17 ve 25 Aralık iddiaları öncelikle 30 Mart ve ardından 10 Ağustos seçimlerinde millet tarafından zaten yargılanmıştır ve millet kararını da sandıkta vermiştir. Asıl önemlisi 17 ve 25 Aralık iddiaları bağımsız Türkiye mahkemelerinde yargılanmış ve kurgulanmış oyun, o mahkemeler tarafından zaten bozulmuştur. Şimdi bir başka oyunun kurgulanmasına, yargı içindeki birtakım odakların siyaseti dizayn etme girişimlerine ve arzularına öyle umuyorum ki izin verilmeyecektir. Türkiye, son 12 yıl içinde siyasetin üzerindeki tüm vesayet sistemlerine ve kurumlarını etkisiz hale getirmiş siyasetin de siyaset dışı kurumların da asli vazifelerine dönmelerini temin etmiştir. Buradan geri dönüş asla olamaz, siyaset dışı kurumlarım, siyaset dışı güç odaklarının siyaseti tehdit etmelerine, siyaseti özellikle şantaj, montaj vesaire gibi yollarla korkutmalarına, ürkütmelerine asla göz yumulamaz. Yeni Türkiye’nin inşası, Türkiye’nin artık tüm kurumlarıyla, tüm kurallarıyla normalleşmesi inşallah yaydan fırlamış bir ok gibi geri döndürülemez şekilde hedefine ilerleyecektir.”
TÜRKİYE VE BÖLGE ÜLKELERİ
Dünyada inanç özgürlüğünün ihlali ve hiçe sayılması bağlamında en vahim örneklerin 2014’te Kudüs’te yaşandığına işaretle Filistin’in vazgeçilmez hakları ile ilgili çabaları anımsatan Erdoğan, bu çabalara gelecek dönemde de devam edeceklerini, Filistin üzerindeki baskıların, ayrımcı politikaların sona ermesi için gayret göstermeyi sürdüreceklerini bildirdi.
Çeşitli ülkelerin parlamentolarında Filistin’in devlet olarak tanınmasına dair gelişmeleri
Erdoğan, Ermenistan’ın, Türkiye’nin kendisiyle ilişkileri normalleştirme yönünde sergilediği tüm iradeye rağmen, enerjisini sözde soykırım meselesine odaklanarak harcamayı tercihle kendi bakış açısını empozeye devam ettiğini belirtti. Erdoğan, “Bu konuda Dışişleri Bakanlığımızın, ilgili diğer kurumlarımızla eşgüdüm halinde, yoğun ve derinlemesine çalışmalar yaptığını zaten biliyoruz. 2015’te bu meseleyle ilgili hareket tarzımızla ilgili görüşmelerin Büyükelçiler Konferansında ağırlıklı bir yere sahip olduğunu da görüyorum. 2015 boyunca, gerek Dışişleri Bakanlığımız gerek ilgili tüm kurumlarımız koordinasyon içinde, son derece aktif biçimde, inanıyorum ki bu iddiaların üzerine gidecektir.” dedi.
.
Libya’da yaşananlardan endişe duyduklarını söylerken Libya yüksek mahkemesinin, yerel seçimlerin iptali yönünde aldığı kararın, Libya’da yeni bir durum ortaya çıkardığını belirten Erdoğan, uluslararası toplumun, bu kararın sonuçlarını dikkate alma konusunda yavaş davranmasının, mevcut krizi daha da çetrefilli hale getirdiğini ifade etti. Erdoğan, şunları söyledi:
“Libya’daki kriz ortamından çıkışın tek yolu, kapsayıcı siyasi diyalogdan ve milli mutabakattan geçmektedir. Bu itibarla uluslararası toplumun meşruiyet tartışmasını bir kenara bırakarak, ateşkesin sağlanması ve hava saldırılarının durması, BM’nin kolaylaştırıcılığında siyasi diyalogun başlaması, çaba sarf etmesi gerekiyor. Bu noktada Libya’ya dış müdahalede bulunulmamasının sorunun çözülmesine yönelik çabanın başarıya ulaşması bakımından büyük önem taşıdığını ifade etmek isterim.”
KAYNAŞMANIN ZİRVE NOKTASI
Büyükelçilikleri ve başkonsoloslukları millete ve devlete yakışır binalara, çalışma şartlarına kavuşturmak için azami gayret sarf ettiklerini ve bunu ziyaretlerinde dile getirdiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bugün sizleri ağırladığımız yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı da aynı şekilde Ankara’yı milletimize ve devletimize yakışır bir başkent yapma idealimizin ürünüdür. Binanın hizmete girdiği kısa süre zarfında, birçok yabancı devlet adamını ve milletimizin temsilcilerini burada ağırladık ve önümüzdeki dönemde de ağırlamaya devam edeceğiz.
Şu anda inşaatı devam eden kongre merkezi, onun yanında cami ve külliyesi, onun yanında başlayacak olan çok amaçlı salon ve onun yanında bir de Türkiye’de şu ana kadar sayısal olarak olmayan en az 4 milyon cilt kitabın alınabileceği bir Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesini kurmak için burada, bu konseptin içinde böyle bir çalışmayı yürütüyoruz. Yapıların bitmesiyle inşallah burası millet ve devletin kaynaşmasının, kucaklaşmasının zirve noktası olacaktır.”
KARŞILARINDA DİK DURUN
Türkiye üzerinde yapılmak istenen operasyonların milletin gücü karşısında eridiğini vurgulayarak “Bundan sonra da erimeye mahkûmdur.” diyen Erdoğan, büyükelçilere şöyle seslendiB
“Özellikle batıda medya ve başka odaklar, Türkiye’ye karşı yoğun bir algı operasyonu içindeler. Batı medyasında Türkiye’deki hadiselerle ilişkin olarak çok sayıda haber, yorum bütün bunların yanında âdeta Türkiye’nin demokrasiden nasibini almamış bir ülke gibi gösterme gayretleri bizlerin de dikkatini ciddi manada çekiyor. Bu kadar yanlı, taraflı, hatta tüm bu haberlerin yalan olduğunu görüyoruz.
Ve dürüst değiller, samimi değiller. Geliyorlar bizimle oturuyorlar, konuşuyorlar, kendilerine gerekli cevapları veriyoruz, belgeleri gösteriyoruz bütün bunlara rağmen yine bildiklerini okuyorlar. Bunlar samimiyetsiz. Bunlar dürüst değil.
Onun için ben büyükelçilerimizden şunu istiyorum: Bunların karşısında dik durun. Bunların karşısında onlara yaptıkları ahlaki olmayan bütün bu asparagas haberleri, bu yalan haberleri bunların yüzüne yüzene çalmanız lazım. Siz, 77 milyon Türk milletinin orada birer temsilcisi, misyon şefisiniz. Buradan asla taviz vermemeniz gerekiyor. Çünkü bu bizim için çok çok önemli.”
BİLGİ VE BELGELERİ AKTARIN
Konuşmasını “İşte bakıyorsunuz bir haşhaşi grup kalkıyor buralarda senatolarında, parlamentolarında her türlü yalana dayalı her türlü haberi, her türlü oralarda kumpaslar, vesaireler bunları yürütüyorlar.” diye sürdüren Erdoğan, şunları söyledi:
“Bunu bozacak olan kim? Birinci derece siz değerli büyükelçilerimiz olacaksınız. Bize ulaştırılması gereken neyse o bilgileri, belgeleri bize aktarın. Biz gümbür gümbür bunları konuşuruz. Kim olursa olsun konuşuruz. Bizim bunlardan geri adım atmak gibi asla bir lüksümüz olamaz. Üzerilerine üzerilerine gideceğiz. Bu milletin tarihinden gelen bir sorumluluğu var. Bir gücü var. Bunu bir kenara koyamayız ve kimse bizim gündemimizi belirleyemez. Biz bugün artık dünyada gündem belirleyen, bu gündemi belirleyenler arasında yer alan bir ülke konumundayız.”
BİZ DAHA GÜÇLÜYÜZ
Erdoğan, konuşmasında şu değerlendirmeleri de yaptı:
“Türkiye’de çok büyük bir hezimet yaşayan bu paralel yapının kendisini kiralayacak yeni efendiler aradığını, bu amaçla da ülkesine, milletine ihaneti uluslararası medya üzerinden gerçekleştirmek istediğini görüyoruz. Nerelere nasıl paralar savurduğunu, bunu da biliyoruz. Nerelerde nasıl kendine yemek masaları ayırt ettiklerini de onu da biliyoruz. Bütün bu olayların altında yatan gerçek nedir? Oralarda kendileri için lobiler oluşturmak, kulisler yapabilmek.
Arkadaşlar, biz onlardan daha güçlüyüz. Öyleyse şu anda Milli Siyaset Belgesi içerisinde yer almaya namzet olan bu paralel yapı artık dünyada gereken yere oturacaktır. Milli Güvenlik Kurulu bununla ilgili tavsiye kararını almıştır. Hükümetimiz bunu Bakanlar Kurulu’ndan geçirmiştir ve şimdi 2015 Milli Siyaset Belgesi içerisinde de yerini alacaktır. Bu artık böyle bir örgüttür. Büyükelçilerimizin mevcut tüm personelleriyle gerçeklerin duyulması ve duyurulması için daha gayretli olmaları gerektiği açıktır.”
Türkiye’nin basın özgürlüğü, terör hadiseleri, polisin müdahalesi, teröre karşı alınan önlemler ile Irak ve Suriye’deki terör örgütleri üzerinden karalanmak istendiğine de işaret etti. “Sıkıysa oralarda kalkın aynen bizde olduğu gibi Başbakan, Cumhurbaşkanına saldırın. Saldıramazsınız. Bu gerçekleri sizler en az benim kadar biliyorsunuz.“ diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla bunların yüzüne yüzüne onların oradaki yazılı ve görsel medyada çıkan şeylerini önlerine koymanız gerekir. Kendi ülkelerinde ciddi boyuttaki ihlalleri, baskıları, tırmanan tehditleri görmeyenler, görmek istemeyenler, Türkiye üzerinden vicdanlarını rahatlatmaya çalışıyorlar. Bunların hiç birine karşı boynumuzu eğmeyeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle AB’nin Türkiye politikasını artık gözden geçirmek durumunda olduğunun altını bir kez daha çizdi.