Davutoğlu: Süreç doğası içinde olumlu seyrediyor

Kategori : Genel, Güncel, Siyaset - Etiketler : - Tarih : 27 Aralık 2014

yeni-basbakan-ahmet-davutoglu-oldu_7707031-1405_600x315

 

ANKARA (26 Aralık) – Başbakan Ahmet Davutoğlu, çözüm sürecinin doğası gereği kendi seyrinde olumlu seyrettiğinin altını çizerek “Bu anlamda sanki yeni bir şey başlıyormuş, yarın yeni bir şey olacakmış gibi kamuoyunda beklenti oluşturmanın faydası yok. Sık sık açıklama yapmak, tarih vermek sürecin doğasına zarar veriyor. Biz, bu sürecin en başından itibaren neyi talep ettiğimizi ve sürecin sonunda neye ulaşmak istediğimizi son derece berrak şekilde biliyorduk.”ifadelerini kullandı.

 

A Haber ve ATV kanallarının ortak canlı yayınında gündeme dair soruları yanıtlayan Ahmet Davutoğlu, 2002’den beri Türkiye’nin demokratikleşmesi içinde bütün farklı toplum kesimlerinin, herkesin eşit vatandaşlık haklarından istifade ettiği, kültürünü, örfünü, ananesini rahatlıkla yaşayabildiği Türkiye idealini takip ettiklerini, bu anlamda adımlar atıldığını anlattı.

 

Davutoğlu, çözüm sürecini 2005’ten itibaren bilinçli şekilde sürdürdüklerini, 2013’ten itibaren daha çok ivme kazandığını, bu konudaki ciddiyet ve kararlılığın Haziran ayında Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olarak talimatıyla çıkan yasada ortaya konulduğunu, yeni hükümetin oluşması sonrasında bu yasa gereği Bakanlar Kurulu kararı alınarak yasanın bir anamda uygulama çerçevesi kazandığını anımsatarak şöyle devam etti:

 

“Bu yönde de yapılacak olan çalışmalar bir takvime bağlandı. Ancak 6-7 Ekim olayları buna bir darbe vurdu, çok ciddi bir darbe vurdu, bir güven problemi doğdu. Bir taraftan iç güvenlik ve kamu düzeniyle ilgili tedbirler aldık bir taraftan da çözüm sürecini kendi doğasına tekrar döndürüp, o doğa içinde netice almaya yöneldik. Son 2 haftadır, son günlerde de olumlu yönde artan sinyaller var. Bu çerçevede zaten hiçbir zaman müzakereler kesilmedi, Başbakan Yardımcımızı görevlendirdik, HDP heyetiyle görüşüyor. İlgili Kamu Güvenliği Müsteşarlığımız, MİT Müsteşarlığımız gerekli görüşmeleri yapıyor. İmralı’da yapılan görüşmeler var. Bunlar bir trafik içinde kendi doğası içinde seyrediyor. Önemli olan şu iradeyi görmek istiyoruz, artık Türkiye’de siyasi talepler şiddet diliyle, şiddet eliyle yapılmayacak, silah bir hak talep etme aracı olmaktan çıkacak.”

 

ŞİDDET YOLUYLA SİYASİ TALEP

Davutoğlu, “6-7 Ekim krizi aşıldı mı?” sorusuna, “Önemli ölçüde aşıldı diyebilirim. Daha doğrusu 6-7 Ekim olaylarının bir daha olmaması için biz her türlü tedbiri aldık, almaya da devam edeceğiz.” yanıtını verirken, kamu düzeninin bir müzakere konusu olmadığının altını çizdi.

 

Bütün sorunların toplumsal tabanı geniş çerçevede, bütün taraflarla görüşülerek yürütülmesi gerektiğini belirterek Davutoğlu, şiddetin, şiddet dilinin, şiddet elinin, şiddet yoluyla siyasi talepte bulunmanın artık sona erdiğinin ilan edilmesini istediklerini vurguladı. Davutoğlu, şunları söyledi:

 

“Bu iradeyi, kararlılığı, 2013 Mayıs’ında olduğu gibi ‘şu zamanda terk edilecek’ denilen silahlı unsurlar terk edilmediği zaman… Devlet ve kamuoyu bir şekilde oyalanıp, aynı mantıkla geri dönülecek gibi de düşünülmemesi lazım. Bu iradeyi görmek istiyoruz. Bizim, hükümetimizin iradesi son derece açıktır. 6-7 Ekim olayları esnasında bile biz çözüm sürecindeki kararlılığımızı hep vurguladık.”

 

Kamuoyu araştırmalarının çözüm sürecine olan desteğin arttığını gösterdiğine, görüşmelerin yürütülmesi anlamında olumlu bir noktaya gelindiğine işaret eden Başbakan Davutoğlu, “Önümüzdeki günlerde bunun daha da ivme kazanması gerekir. Sürekli açıklamalar yapmak yerine, spesifik, somut adımlarla yol almak lazım.” dedi.

 

TEHDİT DİLİNDEN KAÇINMAK GEREKİR

HDP’li Pervin Buldan’ın dile getirdiği, çözüm sürecine ilişkin ayda bir ve ortak açıklama yapma düşüncesinin anımsatılması üzerine  Davutoğlu, “Ortak açıklama konusu şart değil ama olabilir de. Esas olan şu; kimsenin çok spontane, her ayaküstü açıklamayla yürüyen süreci etkilememeye özen göstermesi lazım. Şu ana kadar olan çalışmalarda belki de en olumsuz etki yapan şeylerden biri, bir açıklama enflasyonu olması, sürekli zaman verilmesi.” diye konuştu.

 

Davutoğlu, açıklamalar konusunda hükümet kanadında belli bir disiplin bulunduğunu anımsatarak aynı şeyin HDP ve bütün taraflarda olmasına özen gösterilmesi gerektiğini belirtti. Açıklamalarda tehdit dilinin, “şu zaman olacak”, “olmazsa bu olur” gibi yaklaşımlardan kaçınılması gerektiğine dikkat çeken Davutoğlu, “O bakımdan Pervin Hanım’ın söylemiş olduğu husus doğru bir husus. Ayda bir açıklama yapılsın, ne yapılacaksa yine konuşulsun ama bir disiplin, kararlılık içinde bunların yürümesinde fayda var.” değerlendirmesinde bulundu.

 

HİÇ KİMSE TEHDİT DİLİ KULLANAMAZ

Kandil’den gelen açıklamalardan birinde “Nisan’da yapılacak kongrede Öcalan’da olacak. Silah bırakma ve sınır dışına çekilme en son aşama” denildiği, zaman zaman tehditkar bir ton dikkat çektiğinin anımsatılması üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:

 

“Zaten kastettiğim bu. Sanki hiç üzerinde konuşulmamış konular, konuşulmuş gibi gündeme getirilip, sonra o varsayım üzerinden imalı dil kullanmak. İşte biz buna gelmeyiz. Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti hükümetine, Türkiye Cumhuriyeti devletine dönük olarak, imalı da olsa bir tehdit dili kullanamaz. Bu konuda en fazla rahatsızlık duyan da bölge halkımız. Şu anda bölge halkında, 6-7 Ekim olayları sonrasında tekrar bir güven hissi uyanmaya başladı. Çünkü çözüm süreci işliyor, taraflar konuşuyor, görüşüyor ve kamu düzeni anlamında da ciddi tedbirler alındı. Bölgeden gelen bütün mesajlar son derece olumlu. Böyle bir olumlu atmosfer içinde tekrar şiddet dilini ima edecek şekilde bir şey kullanmak, silahların terk edilmesi vesaire, bunları sanki bazı şartlar yerine getirilirse olacakmış gibi bir ifade kullanmak kabul edilebilir bir husus değil. Zaten silah taşımak başlı başına olmaması gereken bir durum. Türkiye, Suriye gibi, Irak gibi kamu düzeninin sarsıldığı bir ülke değil. Bu tarz açıklamalar sürece fayda vermiyor. Herkesin buna özen göstermesi, bunun üzerinde titremesi lazım.”

 

TEK BİR TASLAK YOK

Davutoğlu, müzakere taslağının kamuoyu ile paylaşılıp paylaşılmayacağı ve muhalefetin bilgilendirilmesi yolundaki soruya “Müzakere taslağı konusunda tek bir taslak yok. Yani o taraftan gündeme getirilen konular var, bizim benimsediğimiz temel bazı ilkeler var. Bunlar konuşularak, adım adım, yavaş yavaş, ama sakin, kararlı şekilde yürüyecek süreç.” yanıtını verdi.

 

Muhalefetin bütün sürece karşı çıktığını, bugüne kadar hangi konu paylaşılmışsa onların o konuyla ilgili süreci dumura uğratmak için çaba harcadığını belirten Davutoğlu, “Yine biz bunları paylaşmaya hazırız, bu anlamda muhalefette bir ciddiyet görürsek paylaşmamak için hiçbir sebep yok. Çözüm süreci, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık tarihinde en önemli konulardan birinin aşılması anlamına gelir. Bu anlamda da hepimizin meselesidir.” dedi.

 

Süreçte kendilerinin öncelikleri olduğunu, karşı taraftan gelen öncelikleri de ele alarak müzakere esnasında ortak bir zemin oluşturulmaya çalışıldığını dile getiren Davutoğlu,

“Pozitif ivmeden kasıt, psikolojik bir eşiğin aşılıp, daha somut konuların görüşülebilir hale gelmiş olması. Bu 2 yıldır, 1,5 yıldır sürüyor.” diye konuştu. Çözüm sürecinin aslında 1.5 yıldır, yeni başlayan bir süreç olmadığını anlatan Davutoğlu, çözüm sürecinde ileri bir aşamaya gelindiğinde bir provokasyon çıkartıldığına işaret ederek, Gezi olaylarına da değindi.

 

DAHA ÖNCE OLMASI GEREKİRDİ

Bölücü terör örgütünün yakın sürede Türkiye dışına çıkmasıyla ilgili olarak, “Bunların daha önce olması gerekirdi, olmadı. Ama şu geldiğimiz pozitif atmosfer doğru değerlendirilirse bu mümkündür, mümkün olmanın ötesinde bu yönde herkes çalışmalıdır. Bir çözüm eğer yarın sabah olacaksa yarın sabah bile geçtir, mümkün olan en kısa zamanda.” ifadelerini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti:

 

“Burada 2 faktör var. Bir Türkiye’deki gelişmeler bir de Suriye’deki gelişmeler. Öyle bir atmosfer oluştu ki, ‘bölgede başka bir konjonktür var’ diye bu süreçler yavaşlatıldı. Hatta bazen fırsatçılığa dönecek şekilde bunlar farklı şekillerde kullanılmaya çalışıldı. Bizim dediğimiz burada, ne Ortadoğu bölgesindeki konjonktürel şartlara bakılmalı ne de ülke içinde çözüm süreci içinden özellikle kamu düzenini sarsacak eylemlerin sürebileceği kanaati olmamalı. Biz bu çerçevede hem kamu düzeniyle ilgili tedbirleri almaya devam edeceğiz hem de en kısa sürede silahların tümüyle terk edilmesi ve silahlı grupların Türkiye’yi terk etmesi yönündeki çabalarımızı sürdüreceğiz.”

 

Davutoğu, bir soru üzerine, bu yönde karşı taraftan gelen bazı olumlu açıklamaların olduğunu, bu konuların görüşüldüğünü ifade etti.

 

GENEL AF GÜNDEMİMİZDE YOK

İmralı’daki heyetin genişletilmesiyle ilgili olarak şu anda görüşmelerde Kamu Güvenliği Müsteşarlığının devrede olduğunu belirten ve kurumlar arasında çok iyi bir koordinasyon bulunduğuna işaret eden Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:

 

“Zaten MİT Müsteşarımız başından beri olayın içinde ve bize arzda bulunuyor. Her 15 günde bir, gerekiyorsa da daha erken toplanıp ‘süreçte şimdi buradayız, şu adım atılabilir, şunu yapabiliriz’ diye son derece dikkatli, kararlı, pozitif ve vizyoner bir yaklaşımla bunu yürütmeye çalışıyoruz. Bundan sonraki aşamalarda ne olacağı konusu da bu şekilde ele alındı. Adım adım yapılabilecek çalışmalar var. Heyetin genişlemesi ya da bazı unsurların tekrar aktif olarak sürece katılmaları konuları hep ele alınabilecek hususlardır. Ama öncelikle görmek istediğimiz bu konularda bir iyi niyet ve ciddiyetin ortaya konulması.”

 

Davutoğlu, “Genel af bu adımların neresinde?” sorusuna “Şu ana kadar böyle bir konu görüşülmedi ve gündemimizde de yok. Çok net ifade ediyorum.” yanıtını verdi.

 

İç Güvenlik ve Özgürlüklerin Korunması Reformu Paketiyle ilgili olarak Davutoğlu, paketin sadece HDP’yi ilgilendiren bir husus olmadığına dikkat çekti. Başbakan Davutoğlu, “Bu konuda bir reform ihtiyacı olduğu son olaylarda ortaya çıktığında bunu Güney Doğu’ya, Doğu Anadolu’ya has bir uygulama gibi hiç düşünmedik, böyle bir şey söz konusu değil.” diyerek Türkiye’nin her yerinde ve içinde uyuşturucuyla mücadele de dâhil birçok konunun yer aldığı bir paket olduğunu vurguladı.

 

Davutoğlu, TBMM’de ilgili komisyonlarda sürecin tamamlanmasının ardından iç güvenlik paketinin Genel Kurula ineceğini, bir ay içinde yasalaşmasının beklendiğini söyledi.

 

YARGITAY’IN AVCI KARARI

Paralel yapıyla mücadele ve Yargıtay’ın Hanefi Avcı’nın hapis cezasını onaması kararıyla ilgili soruyu da yanıtlayan Davutoğlu, şunları söyledi:

 

“Tamamıyla burada bir anlamda biz hala güçlüyüz mesajı var. Yani  hatırlarsanız bir ara neredeyse sembolleşmişti ‘dokunan yanar’ gibi bir kavram. HanefiAvcı yazdığı bir kitap sebebiyle daha şey aşamasında bir örgüt mensubu gibi gösterilerek ki Hanefi Avcı’nın emniyetteki geçmişi de bu anlamda biliniyor. Bir takibata uğradı ve bu Yargıtay aşamasında da sanki çok acele bir süreç varmış gibi neticeye bağlanmaya çalışıldı. Normalde yargı süreçleriyle ilgili dikkatli konuştum hiçbir zaman yargıyı yargılayıcı bir tutum takınmamaya özen gösterdim. Ama bunun zamanlaması, tam da Yargıtay’da yeniden yapılanma süreci başlamış ve yeni bir yasa gündeme gelmişken sembolik bir davada neredeyse ‘pazardan mal kaçırır’ tabiri vardır, böylesine acul bir karar almak bir tek şeyle izah edilebilir, (biz hala buradayız ve hala bizimle ilgili şu veya bu kanaati serdedenler bilsinler ki onlarla hesabımızı görürüz).

 

Hanefi Avcı, Ahmet Şık ve diğer olaylarda açık fikir, sadece fikir beyan ettiği için. Hatta bu kavram biraz Arapça olduğu için herkes farklı bakıyor. Tahşiye denilen grubun da nihayette işlediği suç, hani 14 Aralık’ı kast ediyorum, bu grubun, paralel yapının hoşlanmadığı bir dini görüşü savunmak ve bu paralel gruba dönük eleştiri getirmek. Şimdi görülüyor ki bu paralel yapı emniyet ve yargıda öylesine odaklanmış ve öbeklenmiş ki kendisiyle ilgili olarak eleştiri getirenleri dahi bir örgüt suçuna sokup, tesirsiz hale getirmek hatta mümkünse tasfiye etmek. Hanefi Avcı olayı ile aslında bu tahşiye olayının paralelliği burada. Onlar da bir kitap yayınında bu paralel yapıyı eleştirdiği için 2010’da bir baskıya maruz kaldılar, Hanefi Avcı da. Şimdi burada bütün özgürlükçü düşünenlerin hepimizin koruması gereken husus insan hakları perspektifinde bu tarz sadece farklı kanaat beyan ettiği için cezalandırmanın ve bu cezalandırmanın da sistem içinde yargı emniyet arasında ortaya çıkan bir network üzerinden yapılmasının demokrasiyi nasıl dumura uğratacağı konusudur.”

 

TÜRKİYE ‘DE NE OLURDU?

Davutoğlu, “Hanefi Avcı’nın hangi terör örgütünün üyesi olduğunun, ne yaptığının, o kitabı yazmamış olsaydı örgüt üyesi olarak görülür müydü?” sorularının sorulması gerektiğini ifade ederek 25 Aralık’ta paralel yapının başarılı olması durumunda, kendilerinin de uluslararası teröre destek ya da birtakım örgütsel yapıların içinde olmaktan Avcı gibi suçlanabileceklerini belirtti.

 

Bunun, hükümetle ilgili yönü bulunmakla birlikte hükümetle ilgili bir mesele olmadığının altını çizen Davutoğlu, hükümetin alacağı tedbir dışında, herkesin kendisine, “Ya onlar başarılı olsaydı şu anda Türkiye’de ne olurdu?” sorusunu sorması gerektiğini vurguladı.

 

DİKKATLİ VE TEMKİNLİ OLUNMALI

Hanefi Avcı’nın bütün bakanların dinlendiğini, yeni komploların ortaya çıkacağını ve paralel yapının suçlarının henüz yüzde 10’unun ortaya çıkmadığı yönünde açıklamalarının bulunduğunun ifade edilmesi ve seçim döneminde yaklaşmasıyla yeni bir şeyler bekleyip beklemediğinin sorulması üzerine Davutoğlu, hep dikkatli ve temkinli olmaya özen göstermek gerektiğini söyledi.

 

NASIL BİR TÜRKİYE OLURDU?

Çözüm sürecinde ne zaman ileri bir aşmaya gelinmişse ve Türkiye’nin kaderini etkileyecek bir seçim ne zaman gündeme gelirse hep bir takım illegal hareketliliğin olduğuna işaret eden Davutoğlu, bir de yeni anayasa gündeme geldiğinde bazen bu hareketliliklerin yaşandığını ifade etti. 2007 seçimleri öncesi e-muhtıra, 2004 seçimlerinde Kıbrıs müzakereleri yürütülürken “genç subaylar” manşetleri ve 2009 seçimleri öncesi AK Parti kapatılma davasının gündeme geldiğini belirten Davutoğlu, şunları söyledi:

 

“Eğer başarılı olsalardı nasıl bir Türkiye olurdu, bir an hayal edelim. Geçen sene niye aralık ve ocakta bu yoğunlaştı. Çünkü 30 Mart seçimleri vardı,10 Ağustos seçimleri vardı ve 30 Mart seçimlerinde AK Partiyi ve bizleri sendelete bilselerdi darbeyi 10 Ağustos’ta vuracaklar ve halkın iradesi dışında mümkünse, biraz da bir algı operasyonuyla AK Parti kadroları dışında bir cumhurbaşkanı gelmesinin önünü açmaya çalışacaklardı. Böylece cumhurbaşkanlığı makamımda AK Parti dışında eğer 30 Mart’ta mümkünse AK Parti’den tümüyle kurtulmak. Olmadı, kazandık.  O zaman AK Partili olmayan bir cumhurbaşkanı getirip, hükümetin üzerinde, şu anda geçmiş bir cumhurbaşkanı olduğu için olumsuz bir şekilde anmıyorum ama nihayet yaşadığımız zorluklar itibarıyla söylüyorum Ahmet Necdet Sezer dönenimi, bir denetim, AK Parti’nin kararlarının uygulanamadığı vesaire bir dönem. Böyle bir denetim. Bu da olmada o zaman AK Parti içinde acaba bir hareketlilik sağlayabilir miyiz çalışmaları yürütüldü. Biz bunu biliyoruz.”

 

KİMSENİN İMTİYAZI YOKTUR

Başbakan Davutoğlu, Fethullah Gülen hakkında kırmızı bülten çıkartılmasına ilişkin soru üzerine, şöyle dedi:

 

“Hukuk devletinde kimsenin imtiyazı yoktur. Kimseye pozitif veya negatif anlamda ayrımcılık yapılmaz. Herhangi bir işlemle ilgili yargı böyle bir talepte bulunduğunda bunun belli bir prosedürü var. Bu taleple birlikte bu prosedür uygulanır ve gereken neyse yapılır. Yani Türkiye’de herhangi bir şahıs, isim rastgele çok sık rastlanan isimlerden, Mehmet Kaya diye bir isim varsa yani Kaya soyadı çok rastlandığı, Mehmet adı da çok rastlandığı için söylüyorum, yapılacak işlem ne idiyse Fethullah Gülen’e de aynı işlem uygulanır. Ne eksiği, ne fazlası. Bu toplumda, bu ülkede, bu hukuk devletinde kimsenin negatif ayrımcılığa tutulmasına izin vermeyiz, kimsenin pozitif bir ayrımcılıkla imtiyazlı görünmesine de tahammül göstermeyiz.”

 

Bu konuda normal sürecin işletileceğine işaret eden Davutoğlu, “Sonuçta herkes de hesabını verir. Aksi takdirde yurt dışında olmak veya şu vasfı, bu vasfı taşımak dolayısıyla kimseye farklı bir muamele yapılamaz.” ifadesini kullandı. Kırmızı bültenin muhatabı ABD’nin nasıl bir tepki vereceği  sorusuna “Ülkeler arasında bu konuda ahdi anlaşmalar vardır. Bunun gereği neyse ABD’den de onu yapmasını bekleriz.” yanıtını veren Davutoğlu,  bu konunun ikili ilişkilerde bir sıkıntı kaynağı oluşturup oluşturmayacağı sorusunu “Zannetmiyorum. Bu konularda objektif uluslararası hukuk kuralları neyse o işler.” diye yanıtladı.

 

SİBER GÜVENLİK DE DÂHİL

Başbakan Davutoğlu, “TİB merkezinde dinlemelerin nasıl yapıldığı bir türlü çözülemedi ve dolayısıyla binanın gömülmesinin planlandığına dair bir haber çıktı. Böyle bir şey söz konusu mu?” sorusu üzerine şunları söyledi:

 

“Burada bir tedbir alacağız çünkü maalesef TİB, bu anlamda birçok suçun geçmişte işlendiği, haksız dinlemelerin, yasadışı dinlemelerin yapıldığı, insanların özel hayatlarının tehdit edildiği, mahremiyetinin yok edildiği birçok uygulamaya şahit oldu. Orada artık sağlıklı olarak bu fonksiyonun yürütülmesi mümkün değil. Çok açık bir şekilde söylüyorum, böyle bir kurum ki bu kurum zaruri, nihayet iletişim çağında böyle bir yapıya ihtiyacımız var ama bu kurumun yeniden yapılandırılması da zaruridir. Bu yeniden yapılandırılmada kesinlikle örgütlü bir şekilde bu iletişim imkânlarını kullanarak vatandaşlarımızın hukukunu zedeleyen ya da devlet güvenliğine halel getiren hiçbir faaliyetin olmayacağı şekilde tedbirler alınacak. Siber güvenlik de dâhil olmak üzere her türlü çalışma yapılacak. “

 

ÇALIŞMALARIN NETİCESİ

TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in bir gazetede yer alan “Yüce Divan’a gitmezlerse tartışma sürer.” değerlendirmesinin hatırlatılması üzerine Davutoğlu, “Sayın Meclis Başkanının görüşü. Tartışma her zaman sürer, gitmese de sürebilir. Yani bu tartışmalar nihayet kamuoyunda sürer. Gitse de başka tartışmaların önü açılır ama herhalükarda komisyonumuzun yapacağı çalışmaların neticesini beklemek lazım.  dedi.

 

Davutoğlu, konu, “Genel Kurul’a geldiğinde milletvekillerinize yönelik herhangi bir ortak karar çabanız olacak mı?” sorusuna karşılık, öncelikle Komisyon’un ne sonuca ulaşacağının görülmesi gerektiğini belirtti.

 

Facebook'ta Paylaş
Yorum Yaz
Ad Soyad :
E-mail :
Yorum :