Kategori : Genel, Güncel, Siyaset - Etiketler : - Tarih : 24 Aralık 2014
ANKARA (24 Aralık) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin paralel yapı ile olan mücadelesini kazandığının altını çizerek “Bu özgürlük mücadelesiydi, önemli bir engeldi.” dedi.
- TÜBİTAK Bilim, Özel ve Teşvik Ödülleri, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Himayesinde gerçekleştirilen ödül töreninde konuşan Erdoğan, ödül kazananları kutlayarak başarılarının devamını dilerken TÜBİTAK’a ve ödüllerin verilmesinde emeği geçenlere teşekkür etti. Erdoğan, ödüllerin Cumhurbaşkanlığı himayesine alınmasında katkısı bulunan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de ayrıca şükranlarını sunduğunu dile getirdi.
Konuşmasını “Bilimi devletin ve siyasetin müdahalesinden, yargının müdahalesinden olduğu kadar mahalle baskısından da kurtarıp daha da özgür bir zemine kavuşturmak zorundayız.” diye sürdüren Erdoğan, şunları söyledi:
“Bir gizli yapı sinsice TÜBİTAK’ın içinde büyüdü, adeta bir ur gibi gizlice bünyeyi sardı, bünyeye hâkim oldu ve başka gayelere hizmet etmeye başladı. Bilim üretmesini, bilimi teşvik etmesini beklediğimiz TÜBİTAK, kendi ülkesinin cumhurbaşkanını, başbakanını, genelkurmay başkanını, bakanlarını dinlemek gibi uluslararası istihbarat servislerine hizmet vermek gibi haince bir planın ne yazık ki zemini oldu.”
Türkiye, paralel yapıyla olan mücadelesini kazanmıştır, Allah’ın izniyle kazanmaya devam ediyor. Bu bir özgürlük mücadelesiydi ve önümüzde önemli bir engeldi, şimdi bu açığa çıktı. Bu engelin aşılmasıyla siyasetin, ekonominin, dış politika ve toplumsal hayatın yanında eğitimin ve bilimin önü daha da açılmıştır, açılmaya devam edecektir. ‘Kriptolu telefon ürettik’ dediler, diyorlar. Bunu devletin üst düzey yöneticilerine veriyorlar ve sonra ellerindeki şifrelerle bu telefonları dinleyip bir yerlere servis ediyorlar. Burada sadece ihanet yok, burada aynı zamanda çok ciddi bir ahlaksızlık da var. Ayrıca burada sadece kendi vatanına ihanet, kendi milletine ahlaksızlık değil bilime ihanet, tüm bilim camiasına yönelik ahlaksızlık da var.”
FORMATLAMA SÜRECİYDİ
Erdoğan, Başbakanlık yaptığı 12 yıl boyunca “bilim altyapısını güçlendirmenin, özgür hale getirmenin ve gerekli iklimi, atmosferi tesis etmenin mücadelesini verdiklerini” belirterek, şunları söyledi:
“Bizde eğitim ilkokuldan başlayarak, üniversite son sınıfa kadar bir formatlama süreciydi. 7-8 yaşında çocuklara her sabah, baskı rejimlerinde olduğu gibi koro halinde bir ezberi okutmak, özgürlükle ya da özgür zihinler yetiştirmekle bağdaşabilir mi? Kimin hangi okula gideceğine ya da gidemeyeceğine devlet karar verebilir mi? Herkesin girdiği bir sınavda, bazılarına kat sayı engeli koymayı, daha en başta yarışta dezavantajlı konuma getirmeyi adaletle, eşitlikle, özgürlükle izah edebilir miyiz?
Üniversitede okuyan gençlerin, kıyafetlerini, sakallarını, bıyıklarını on yıllar boyunca bu ülkenin gündeminde tutmayı, üniversiteleri, bununla meşgul etmeyi bilimle izah edebilir miyiz? Düşüncelerinden dolayı bilim insanlarının özgürlüklerini elinden almayı hatta onları sürgüne göndermeyi ilimle, bu toprakların kültürüyle, birikimiyle denk düşürebilir miyiz? Hatırlayalım, 1402 sayılı sıkıyönetim kanununa bir ekleme yaptılar, önemli bir kısmı üniversite hocası olan 5 bin kamu çalışanının işine son verdiler, sokağa terk ettiler. Bunların hepsi yetişmiş profesörlerdi, doçentlerdi. Maalesef on yıllar boyunca ülkemizde bunlar yaşandı. Nasıl ki siyaset bir çerçeve içine alınmak, belli kalıplara belli sınırlara hapsedilmek istendiyse, üniversite, bilim, fikir, eğitim aynı şekilde dar kalıplara dar bir çerçeve içine alınmak istendi.”
O GÜNLERE TAKILIP KALMIŞ
Erdoğan, “Bakın şu anda dahi, üniversitelerimizde 1940’ların dünyasında yaşayan, o günlere takılıp kalmış, maalesef üzülerek söylüyorum, akademisyenler var. Elbette çeşitlilik olarak, bir numune olarak onların da fikirlerine saygı duyacağız ama bu zihnin, bu fikrin bütün bir eğitim sistemini, üniversite sistemini, bilim atmosferini karartmasına ve zehirlemesine müsaade etmemeliyiz.” vurgulamasıyla Türkiye’de siyaset, hukuk, toplumsal hayat hızla normalleşirken üniversite ve bilim dünyasının da hızla normalleşmesini sağlayacaklarını kaydetti.
TÜRKİYE CAZİBE MERKEZİ OLACAK
Çocukların, gençlerin, bilim insanlarının yurtdışına gitmeye gerek duymayacağını, ülkelerinde gerekli atmosferi bulacaklarını söyleyen Erdoğan, yurtdışına gidenlerin de cazibe merkezi olan ülkelerine süratle geri döneceklerini, 300’ü aşkın akademisyenin geri döndüğünü duymanın önemli bir haber olduğunu belirtti ve şunları söyledi:
“Bununla birlikte dünyanın her yerinden akademisyen, bilim insanı, araştırmacıları cezbedecek, ülkemizi bu anlamda da bir cazibe merkezi haline getiriyoruz, getireceğiz. Bu arada biliyorsunuz, bizim değerlerimiz ilim Müslümanın yitiğidir, nerede bulursa alır. Onun için gerek YÖK, gerek TÜBİTAK şu anda biliyorsunuz yurtdışına lisans, lisansüstü, doktora öğrencileri gönderiyor. Bizler bütün bunları her geçen gün yapacak güçteyiz. En önemlisi de bunu inşa edecek tarihi bir tecrübeye sahibiz. Bilim merkezi, cazibe merkezi Buhara’yı, Konya’yı, İstanbul’u, bugün bu topraklarda bir kez daha kurabiliriz. Yeter ki en başta kendimiz buna inanalım.”