Kategori : Genel, Güncel - Etiketler : - Tarih : 23 Aralık 2014
ANKARA (23 Aralık)- YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, üniversitelerdeki temel bilimlerle ilgili programlara sınavda barajı aşan herkesin girebildiğini, bu sorunun üzerine gitmeyi düşündüklerini bildirdi.
Vakıf üniversiteleri mütevelli heyet başkanlarıyla bir araya gelen YÖK Başkanı Saraç, yükseköğretimde mevcut durumla ilgili bilgiler verirken yapılması gerekenler hakkında da görüşlerini açıkladı. Bu çerçevede, doktora programları için öngörülen kriterleri tekrar gözden geçirmeye başladıklarını ve konuyu askıya çıkararak görüşler aldıklarını anımsatan Saraç, üniversitelerin dışında 300’e yakın görüş geldiğini, bu görüşlerin ufuk açıcı olduğunu belirtti. Matematik, fizik, kimya, biyolojinin diğer bilimlerin de temelini teşkil ettiğine işaret eden Saraç, şöyle dedi:
“Temel bilimlerde büyük bir sorun yaşanıyor, ama sadece son yıllarda patlayan kontenjan boşluğu dile getiriliyor. Bu meselenin kolayca halledilebilecek yönü. Asıl sorun benim kanaatime göre, bu temel bilimlerde taban puan oluşmadığından barajı aşabilen herkesin bu programlara girilebilmesi. Bu duruma müdahale edilmezse en yakın dönemde mühendislik programları bundan olumsuz etkilenmeye başlayacak. Bu sorunun üzerine gitmeyi düşünüyoruz.”
Saraç, yükseköğretimde önemli mesafelerin, var olan sistem içerisinde kaydedilebileceğini ifade ederek “Var olan sorunların birçoğunun yasadan değil de yanlış uygulamalardan kaynaklandığını düşünüyorum. Yükseköğretimde bugün bulunduğumuz seviyeden daha öteye ulaşmamızda, yasal engeller olduğunu düşünüyorsak; bunu ortak akılla, bir uzlaşı kültürü içerisinde, akılcı bir yaklaşımla ele almalı ve süreç içinde sistematik olarak, çözüme kavuşturmalıyız.” dedi.
ÜNİVERSİTE YÖNETİM YÖNTEMİ
Üniversite yönetimleriyle ilgili düşüncelerini açıklayan Saraç, kişilere bağlı keyfi uygulamaların kalktığı, evet ve hayırların rasyonel, vicdani ve ahlaki normlara bağlandığı, şeffaflık ve hesap verebilirliğin ön plana çıktığı ve geleneklerin etkin olduğu yönetişim yapılarına ivedilikle geçilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Saraç, son yıllarda yükseköğrenimde çok önemli değişimlerin yaşandığını işaret ederek artan talebi karşılayabilme ve fırsat eşitliği adına her ile bir üniversite kurulduğunu, öğrenci kontenjanlarında da önemli artışlar olduğunu aktardı. Böylelikle arz ve talep arasında geçmiş yıllara göre önemli bir denge sağlanabildiğini vurgulayan Saraç, 1982’de 27 olan üniversite sayısının 2013 sonunda 200’e yaklaştığını, bunun ülkenin yarınları adına ümit verici olduğunu söyledi.
Saraç, “iyi bir üniversite”nin sadece kendi ülkesinde değil, tüm dünyada aranan mezunlar yetiştirebilme yeteneğine göre belirlendiğine dikkat çekerken tıp, mühendislik, sağlık, havacılık, denizcilik gibi mesleklerde eğitimin uluslararası olmasının adeta bir zorunluluk olduğunu vurguladı.
SICAK İLİŞKİ DÖNEMİ
Gerekli koşullar oluşturulmadan verilen bir eğitimin, beklentileri karşılamayacağını belirten Saraç, YÖK olarak bu konudaki sorumluluklarının üst seviyede olduğunun bilincini taşıdıklarını, denetim görevlerini önümüzdeki süreçte yasaların kendilerine verdiği yetkiler çerçevesinde çok daha hassas bir şekilde yerine getirmeyi çalışacaklarını ifade etti.
YÖK ile üniversiteler arasında koptuğunu gözlemledikleri iletişimin yeniden kurulacağını belirten ve YÖK’ün bundan sonra üniversiteler ile sıcak bir ilişki kuracağını vurgulayan Saraç, YÖK’ün siyaset yapan bir kurum olmadığını ve artık popülist söylemlere ve fiillere yönelmemesi gerektiğinin altını çizdi. Saraç, alınan kararların anlaşılır, meşru ve adaletli olması gerektiğini söyledi.
Daha etkin ve verimli çalışan bir YÖK oluşturması gerektiğine işaret eden Saraç, “YÖK’ün küçülmesi de hantal yapısından kurtarılmasının bir gereğidir.” dedi. Yükseköğretimde köklü değişikliklerin YÖK Başkanı veya ekibinin önerisi ile değil toplumda geniş bir mutabakatla gerçekleşmesi gerektiğine inandığını ifade eden Saraç, YÖK’ün artık sadece girdi değil, çıktı kalitesini de ölçmeye başlaması gerektiğini anlattı. Saraç, vakit kaybetmeden YÖK’ün dışındaki paydaşlara da açık bir “Kalite Kurulu”nun oluşturulması gerektiğinin önemine de değindi.